29 Haziran 2013 Cumartesi

DANIŞTAY BAŞKANLIĞINA 657 SAYILI KANUNUN 4/A MADDESİNE GÖRE İSTİHDAM EDİLMEK ÜZERE KADROLU ŞOFÖR ALINACAKTIR.

Danıştay'ın resmi internet sitesinde yer alan duyuru aşağıdaki gibidir:

"Başkanlığımızda görev yapmak üzere; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/A maddesi, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 12 nci maddesi ve Danıştay Personeli Atama ve Nakil Yönetmeliği hükümleri uyarınca, Kurumumuz tarafından gerçekleştirilecek uygulama ve sözlü sınavı sonucuna göre 12. dereceli 9 adet ve 13. dereceli 3 adet olmak üzere toplam 12 Şoför kadrosuna personel alınacaktır.

Başvurular, 01/07/2013 Pazartesi günü saat 09:00 da başlayacak olup 08/07/2013 Pazartesi günü saat 17:30 da sona erecektir." 

ARAÇ MUAYENE İŞLEMLERİNE İLİŞKİN DANIŞTAY KARARI

 T.C. DANIŞTAY ONBEŞİNCİ DAİRE

Esas No : 2013/2068

Davacı ve Yürütmenin
Durdurulmasını İsteyen : TMMOB Makina Mühendisleri Odası

Vekili : ............

Davalı : Ulaştırma Denizcilik Ve Haberleşme Bakanlığı

İstemin Özeti : Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı-Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğü'nün 19.12.2011 tarih ve 20195 sayılı, "Araç Muayene İstasyonları" konulu (2011/KUGM-17/ARAÇ MUAYENE) Genelgesinin "Araç Muayene İşlemlerine İlişkin Hususlar" başlıklı 5. maddesinin 7. bendinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istenilmektedir.

Danıştay Tetkik Hakimi : ....................

Düşüncesi: Yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce; davalı idarenin savunması alındıktan sonra incelenmesine karar verilen yürütmenin durdurulması istemi, savunmanın verildiği görülmüş olmakla gereği görüşüldü:

28.11.2008 tarih ve 27068 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında Yönetmelik'in ekinde yer alan (EK-4) 4.18.4 maddesinde;LPG/CNG yakıt sistemi tadilatı yapılan araçların trafiğe tescil edilebilmesi için Makine Mühendisleri Odasından (MMO) veya Otomotiv Ana Bilim Dalı olan üniversitelerden, aracın montajının projesine uygun olarak yapıldığına dair “Montaj Tespit Raporu” ve “Gaz Sızdırmazlık Raporu” nunalınmasının gerekli olduğu düzenlenmiş, aynı Yönetmeliğin (EK-4) 4.18.7 maddesi; "LPG/CNG yakıt sistemine dönüştürülen araçların periyodik muayenelerinde, TSE,MMO veya Otomotiv Ana Bilim Dalı olan üniversiteler tarafından düzenlenmiş Gaz Sızdırmazlık Raporu aranır. İl merkezi belediye hudutları dışındaki yerlerde araç muayene istasyonları tarafından da Gaz Sızdırmazlık Raporu düzenlenebilir." şeklinde düzenlenmişken, 26.06.2012 tarih ve 28335 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan düzenlemeyle; "LPG, CNG ve LNG yakıt sistemine dönüştürülen araçların periyodik muayenelerinde; Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş kurum/kuruluşlar tarafından düzenlenen Gaz Sızdırmazlık Raporu aranır. Yetkilendirilmiş araç muayene istasyonlarınca düzenlenen onaylı araç muayene raporu da Gaz Sızdırmazlık Raporu yerine geçer. Ayrıca, araç muayenesinde yetkilendirilmiş herhangi bir kurum/kuruluştan temin edilmiş geçerli bir Gaz Sızdırmazlık Raporunun ibraz edilmesi halinde bu rapor muayene istasyonlarınca kabul edilir. LPG, CNG ve LNG yakıt sisteminde aksam ve parçaların değiştirilmesi durumunda, bu işlemin uygunluğuna ilişkin Montaj Tespit Raporunun ibrazı gereklidir." şeklinde değiştirilmiştir. 


22.03.2010 tarih ve 3763 sayılı (2010/KUGM-08/ARAÇ MUAYENE) Genelge'nin 5. maddesinin 7. bendi; "Araç muayenesine başlanılabilmesi için; trafik tescil belgesi aslı, fenni muayene izin belgesi, (bu izin belgesi, istasyonda yapılan Maliye Bakanlığı sistem T.C. DANIŞTAY ONBEŞİNCİ DAİRE Esas No: 2013/2068 sorgulamasında aracın vergi borcu olmadığı görüldüğünde aranmaz.), geçerli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi (İnsan taşımada kullanılmayan römorklar, kendilerini çeken motorlu aracın sigortasına dahildir.), LPG ve CNG takılı araçlar için en geç bir ay önceki tarihe ait “Gaz Sızdırmazlık Raporu”, tadilat muayenelerinde, ayrıca, yetkili mühendis tarafından çizilen onaylı tadilat projesi ve hesaplarının ibraz edilmesi gerekir." şeklinde düzenlenmişken, bu Genelge'yi yürürlükten kaldıran, 19.12.2011 tarih ve 20195 sayılı, "Araç Muayene İstasyonları" konulu (2011/KUGM-17/ARAÇ MUAYENE) Genelgenin "Araç Muayene İşlemlerine İlişkin Hususlar" başlıklı 5. maddesinin 7. bendi; "Araç muayenesine başlanılabilmesi için; trafik tescil belgesi aslı, fenni muayene izin belgesi, (bu izin belgesi, istasyonda yapılan Maliye Bakanlığı sistem sorgulamasında aracın vergi borcu olmadığı görüldüğünde aranmaz.), geçerli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi (İnsan taşımada kullanılmayan römorklar, kendilerini çeken motorlu aracın sigortasına dahildir.), tadilat muayenelerinde, ayrıca yetkili mühendis tarafından çizilen onaylı tadilat projesi ve hesaplarının ibraz edilmesi gerekir." şeklinde düzenlenerek periyodik muayene öncesinde gaz sızdırmazlık raporu alınması zorunluluğunu kaldırmıştır.

Her ne kadar 19.11.2011 tarihli Genelgede, periyodik muayenelerde sızdırmazlık raporu alınması bir önşart olmaktan çıkartılmışsa da, söz konusu değişiklikle sızdırmazlık kontrolü ortadan kaldırılmayıp, yetkilendirilmiş muayene istasyonlarınca verilen belgelerin de sızdırmazlık raporu ile eşdeğer olmasına imkan verildiği görülmektedir. Kaldı ki; Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında Yönetmelikte 26.06.2012 tarihine kadar, araçların periyodik muayenelerinde, TSE,MMO veya Otomotiv Ana Bilim Dalı olan üniversiteler tarafından düzenlenmiş Gaz Sızdırmazlık Raporu aranacağı hükmü yer almaktaysa da, bu tarihte yapılan değişiklikle bu zorunluluk ortadan kaldırılmamakla birlikte, muayene istasyonlarınca düzenlenen onaylı araç muayene raporlarının da Gaz Sızdırmazlık Raporu yerine geçeceği kabul edilmiştir. 


Dolayısıyla; Genelgede yapılan bu değişiklikle periyodik muayenelerde sızdırmazlık raporu alınması şartının kaldırılmamış olması, sadece TSE,MMO ve Üniversiteler dışında, yetkili muayene istasyonlarının vereceği belgelerin de sızdırmazlık raporu yerine geçmesinin sağlanmış olması nedeniyle, yapılan düzenlemede kamu yararına, kamu düzenine ve trafikte mal ve can güvenliğinin sağlanması ilkelerine aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenle; uyuşmazlığın niteliğine ve davanın durumuna göre, olayda 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin 2. fıkrasında sayılan koşullar gerçekleşmemiş olduğundan yürütmenin durdurulması isteminin reddine, bu kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi (7) gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na itiraz yolu açık olmak üzere 11/04/2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



Anahtar Kelimeler: LPG, araç muayenesi,araç muayene istasyonları

SERMAYE PİYASASI MEVZUATI GÜNCELLENDİ


Sermaye Piyasası Mevzuatı 26 Haziran 2013 tarihi itibariyle güncellenmiştir. 

Ayrıntılı bilgi için lütfen  http://www.spk.gov.tr/apps/Mevzuat/?yanmenuid=1 adlı web sitesini ziyaret ediniz. 

MARKA YAYINA İTİRAZ FORMUNDA DEĞİŞİKLİK

Türk Patent Enstitüsü'nün resmi internet adresinde yayınlandığı üzere Marka Yayına İtiraz Formunda değişiklik yapılmıştır. Ayrıntılı bilgi için lütfen http://www.tpe.gov.tr/portal/default2.jsp?sayfa=703&haber=785 adlı web sitesini ziyaret ediniz.

AİLE KONUTU ŞERHİNE İLİŞKİN DANIŞTAY KARARI

T.C. DANIŞTAY  ONUNCU DAİRE

2008/3450 
ESAS & 2013/323 KARAR

DAVACI    : ..........................


DAVALI    : TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ/ANKARA

DAVANIN ÖZETİ    : 
Davacının, maliki olduğu taşınmazın tapu kaydına eşinin istemi üzerine konulan aile konutu şerhinin terkin edilmesi istemli başvurusunun reddine ilişkin 24.03.2008 tarih ve 154-1295 sayılı işlem ile bu işlemin dayanağı olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığı'nın 11.06.2002 tarih ve 2002/7 sayılı, "4721 sayılı Türk Medeni Kanunu" konulu Genelgesinin "Aile Konutu Şerhi" başlıklı kısmının 5. maddesinin son fıkrasında yer alan "bu konuda alınmış" ibaresinin; hangi konuda alınan mahkeme kararının kastedildiğinin belirsiz ve; muğlâk olduğu, kesinleşmiş boşanma kararlarının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği iddialarıyla iptali istenilmektedir.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI SAVUNMASININ ÖZETİ    : Usul yönünden, husumetin sadece Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi; esas yönünden ise, haksız davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SAVUNMASININ ÖZETİ    : Usul yönünden, tapu kaydında değişikliğe yol açacak aile konutu şerhinin terkini isteminin reddine yönelik uygulama işleminin adli yargı yerinin görevinde bulunduğu; esas yönünden, 4721 sayılı Yasanın 1014. maddesi ile Tapu Sicili Tüzüğü’nün 78. maddesi uyarınca, aile konutu şerhinin terkini için, şerh lehtarı talebi veya; şerhin terkinine yönelik mahkeme kararı aranmasında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ    :
DÜŞÜNCESİ            : 
4721 sayılı Yasanın 1014. maddesinde, bir tescilin terkin edilmesi veya; değiştirilmesinin, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabileceği; 1027. maddesinde, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memurunun, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebileceği; Tapu Sicili Tüzüğü’nün 78. maddesinde de, tapu sicilinde terkinin, hak sahibinin veya yetkili makamın istemine ya da mahkeme kararına dayalı olarak yapılabileceği kurala bağlanmıştır. Dolayısıyla, bir taşınmazın tapu sicil kaydında mevcut herhangi bir şerhin terkini, "kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin talebine" ya da "mahkeme kararına" bağlı bulunduğundan; Genelgenin 5. maddesinde yer alan "bu konuda alınmış mahkeme kararı" ibaresinden, aile konutu şerhinin terkinine yönelik kararın anlaşılması gerektiği açıktır. Bu itibarla, dava konusu kural, mevzuata uygun olup, davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI    :
DÜŞÜNCESİ        :
 Dava, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün tarih ve 2002/7 sayılı Genelgesinin 5/d maddesinde yer alan, " bu konuda alınmış" ibaresi ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca tesis edilen 24.03.2008 tarih ve 1295 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Evliliğin Genel Hükümleri" başlıklı bölümünün, "Aile Konutu" başlıklı 194.maddesinde, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.

Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur." hükmüne yer verilmiştir.

Tapu Sicili Tüzüğü’nün 57.maddesinin (d) bendinde, aile konutu şerhinin konulabilmesi için, tapu müdürlüklerince, konutun aile konutu olduğunu kanıtlayan muhtarlıktan ve; varsa apartman yönetiminden alınmış belge ile vukuatlı nüfus kayıt örneği veya evlilik cüzdanının aranması gerektiği; 2002/7 sayılı Genelgenin 1.maddesinde, malik olmayan eşin talebi üzerine, evlilik birliğinin hukuken devam ettiğini kanıtlayan nüfus kayıt örneği ile bu konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini kanıtlayan muhtarlıktan alınmış belgenin ibrazı halinde, aile konutu şerhinin işlenmesi gerektiği, 5la maddesinde, şerh; malik olmayan eşin talebiyle işlenmiş ise yine malik olmayan eşin talebiyle terkin edileceği, 5/d maddesinde, taşınmaz malın üzerinde mevcut "aile konutudur." şerhinin terkininin, malik olan eşin talebiyle şerh verilmiş ise malik olmayan eşin de talep ya da muvafakatiyle terkin edileceği, ancak malik olmayan eşin ya da eşlerin birlikte malik olduğu hisseli taşınmaz mallarda şerh talebinde bulunan eşin ölümü ya da bu konuda alınmış mahkeme kararının ibrazı halinde diğer eşin tek taraflı talebiyle de terkin işleminin karşılanacağı kurallarına yer verilmiştir.

"Aile Konutu", Türk hukukuna, 4721 sayılı Yasayla giren bir kavram olup, aile yaşantısına özgülenen yeri anlatmak amacıyla kullanılmaktadır. Bu şerhin konulması suretiyle, malik olan eşin taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanımı, evlilik birliğinin hukuken devam etmesi kaydıyla malik olmayan eşin açık rızasının varlığına bağlanmakta, bu rızanın bulunmaması halinde, mahkeme kararı dışında, söz konusu taşınmaz üzerinde kısıtlayıcı veya yükümlendirici herhangi bir işlem yapılamamaktadır. Aile konutu şerhinin, mülkiyet hakkının kullanımını kısıtladığı hususunda duraksama bulunmamaktadır.

Aile Konutu şerhinin, Türk Medeni Kanunu'nun Aile Hukuku kitabına ilişkin bir kavram olduğu dikkate alındığında; bir taşınmazın aile konutu niteliğini taşıyıp taşımadığının, dolayısıyla tapu kaydına aile konutu şerhi konulup konulamayacağının tespiti adli yargı hâkiminin yetkisinde bulunmaktadır. Nitekim 194.maddenin 2.fıkrasında, aile konutu hakkında yapılacak işlemlerde diğer eşin rızasının alınamaması halinde, hâkimin müdahalesinin istenebileceği kurala bağlanarak, eşlerin tasarruf yetkisini sınırlayan aile konutu uygulamasında yetki, mahkemeye bırakılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; davacının ikamet ettiği taşınmaz üzerine eski eşinin talebi üzerine 25.12.2007 tarihinde "Aile Konutu" şerhi konulduğu, davacı tarafından tapu sicil müdürlüğüne, Ankara 5. Aile Mahkemesinin 26.12.2007 tarih, E:2007/1060,K:2007/1364 sayılı boşanma kararı ibraz edilerek söz konusu şerhin kaldırılmasının istenildiği, bu talebinin reddi üzerine, bu kez davacı tarafından aynı istemle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne başvurulduğu, dava konusu edilen 24.3.2008 günlü,1295 sayılı işlem ile; aile konutu şerhinin terkininin eski eşin muvafakat etmesi halinde mümkün olduğu, aksi halde mahkeme kararı alınması gerektiği gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır.

Her ne kadar davacı, kesinleşmiş boşanma davası kararlarının ibrazı halinde, ayrıca yargı yerinden yeni bir karar alınmaksızın taşınmaz üzerine konulan aile konutu şerhinin kaldırılması gerektiği iddiasıyla bakılmakta olan davayı açmış ise; de, Medeni Kanunun 194.maddesinin 2.fıkrasında, aile konutu hakkında yapılacak işlemlerde diğer eşin rızasının alınamaması halinde, hâkimin müdahalesinin istenebileceği kurala bağlanmıştır.

Bu durumda, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün 11.6.2002 tarih ve 2002/7 sayılı Genelgesinin 5/d maddesinde yer alan, "bu konuda alınmış" ibaresi ile dava konusu edilen 24.03.2008 günlü, 1295 sayılı işlemde mevzuata aykırılık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:

Dava; davacının, maliki olduğu taşınmazın tapu kaydına eşinin istemi üzerine konulan aile konutu şerhinin terkin edilmesi istemli başvurusunun reddine ilişkin 24.03.2008 tarih ve 154-1295 sayılı işlem ile; bu işlemin dayanağı olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığı'nın 11.06.2002 tarih ve 2002/7 sayılı, "4721 sayılı Türk Medeni Kanunu" konulu Genelgesinin "Aile Konutu Şerhi" başlıklı kısmının 5. maddesinin son fıkrasında yer alan "bu konuda alınmış" ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.

4721 sayılı Yasanın 1027. maddesinde, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memurunun, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebileceği; düzeltmenin, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde olabileceği; Tapu Sicili Tüzüğü’nün 78. maddesinde de, tapu sicilinde terkinin, hak sahibinin veya; yetkili makamın istemine ya da mahkeme kararına dayalı olarak yapılabileceği; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4. maddesinde ise, 4721 sayılı Yasanın Üçüncü Kısım hariç İkinci Kitabından (Aile Hukuku) doğan dava ve işlerin Aile Mahkemelerinin görevine girdiği kurala bağlanmıştır.

Buna göre, uyuşmazlığın, davacının maliki olduğu taşınmazın tapu kaydına eşinin istemi üzerine konulan aile konutu şerhinin terkin edilmesi istemli başvurusunun reddine ilişkin 24.03.2008 tarih ve; 154-1295 sayılı işlemin iptali istemine yönelik bölümünün görüm ve çözümü, söz konusu istemin tapu kaydında değişiklik doğurması ve aile hukukundan kaynaklanması nedeniyle adli yargı yerine ait bulunmaktadır.

Davanın, 11.06.2002 tarih ve 2002/7 sayılı Genelgenin 5. maddesinin son fıkrasında yer alan "bu konuda alınmış" ibaresine ilişkin kısmı bakımından;

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun İkinci Kitabının (Aile Hukuku) Birinci Kısmında (Evlilik Hukuku) yer alan "Evliliğin Genel Hükümleri" başlıklı bölümünün, "Aile Konutu" başlıklı 194. maddesinde, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.

Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur." hükmüne yer verilmiştir. Aile konutuna ilişkin diğer düzenlemeler, aynı Yasanın 240, 254, 255, 279 ve 652. maddelerinde yer almıştır.

Danıştay Birinci Dairesi tarafından incelenerek (12.10.2004 tarih ve E:2004/372, K:2004/263 sayılı karar) yürürlüğe konulan Tapu Sicili Tüzüğü'nün "Temlik Hakkını Yasaklayan Şerhler İçin Aranacak Belgeler" başlıklı 57. maddesinin (d) bendinde, aile konutu şerhi için, tapu müdürlüklerince, konutun aile konutu olduğunu kanıtlayan muhtarlıktan ve; varsa apartman yönetiminden alınmış belge ile vukuatlı nüfus kayıt örneği veya evlilik cüzdanının aranması gerektiği; dava konusu 2002/7 sayılı Genelgenin 1. maddesinde, malik olmayan eşin talebi üzerine, evlilik birliğinin hukuken devam ettiğini kanıtlayan nüfus kayıt örneği ile bu konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini kanıtlayan muhtarlıktan alınmış belgenin ibrazı halinde, aile konutu şerhinin işlenmesi gerektiği; 5. maddesinde ise, şerhin malik olmayan eşin talebiyle işlenmesi halinde, yine malik olmayan eşin talebiyle; malik olmayan eşin ölümü ya da "bu konuda alınmış" mahkeme kararının ibrazı halinde, diğer eşin tek taraflı talebiyle terkin edileceği kurallarına yer verilmiştir.

"Aile konutu", Türk hukukuna, 4721 sayılı Yasayla giren bir kavram olup; aile yaşantısına özgülenen yeri anlatmak amacıyla kullanılmaktadır. "Aile konutu şerhi" ise, eşlerden birinin mülkiyetinde olan taşınmazın aile yaşantısına özgülenmesi haline münhasır olarak, malik olmayan eşin, kendi bilgi ve rızası dışındaki hukuki muameleler sonucu mağdur olmasını önlemek amacıyla getirilen bir koruma tedbiri niteliğindedir. Eşlerin kiracı sıfatıyla ikamet ettikleri, ortak yaşantılarını sürdürdükleri evde "aile konutu" sıfatına sahip olabilirken, aile konutu şerhi yalnızca eşlerden birinin malik olduğu taşınmaz üzerine konulabilmektedir. Bu şerhin konulması suretiyle, malik olan eşin taşınmazı üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanımı, -evlilik birliğinin hukuken devam etmesi kaydıyla- malik olmayan eşin açık rızasının varlığına bağlanmakta; bu rızanın bulunmaması halinde, mahkeme kararı dışında, söz konusu taşınmaz üzerinde kısıtlayıcı veya yükümlendirici herhangi bir işlem yapılamamaktadır.

Uyuşmazlık, aile konutu şerhinin kim tarafından, nasıl terkin edilebileceğine; bu kapsamda, Genelgenin 5. maddesinde yer alan "bu konuda alınmış mahkeme karan" ibaresinden ne anlaşılması gerektiğine yönelik olup; bu hususun çözümü için ise, Türk Medeni Kanunu'nun tapu siciline dair genel esaslarının irdelenmesi gerekmektedir.

4721 sayılı Yasada tapu sicili işlemleri, konusuna göre tescil ve şerhler olarak iki ana başlıkta ele alınmış olup, anılan Yasanın 1009, 1010, 1011. maddelerinde tapu kütüğüne işlenecek şerhlere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. 1014. maddesinde, bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesinin, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabileceği; 1015. maddesinde, tescil, terkin ve değişiklik gibi tasarruf işlemlerinin yapılabilmesinin, istemde bulunanın, tasarruf yetkisini ve; hukukî sebebi belgelemiş olmasına bağlı olduğu; 1027. maddesinde, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memurunun, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebileceği; düzeltmenin, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde olabileceği; tapu memurunun, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca re'sen düzelteceği; Tapu Sicili Tüzüğü’nün 78. maddesinde de, tapu sicilinde terkinin, hak sahibinin veya yetkili makamın istemine ya da mahkeme kararına dayalı olarak yapılabileceği kurala bağlanmıştır.

Yukarıda aktarılan hükümlerin incelenmesinden anlaşılacağı gibi; bir taşınmazın tapu sicil kaydında mevcut herhangi bir şerhin terkini, "kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin talebine" ya da "mahkeme kararına" bağlı bulunmaktadır.

Bu itibarla, Genelgenin 5. maddesinde yer alan "bu konuda alınmış mahkeme karan" ibaresinden, aile konutu şerhinin terkinine yönelik kararın anlaşılması gerektiği açık olup; söz konusu kuralın, yukarıda aktarılan mevzuata uygun olduğu sonucuna varılmaktadır.

Davacı tarafından, Genelgede yer alan "bu konuda alınmış mahkeme kararı" ibaresine, kesinleşmiş boşanma kararlarının da dâhil olması gerektiği iddia edilmekte ise de; Medeni Yasa hükümlerini -genişletici yoruma tâbi tutmaksızın- uygulamakla görevli olan tapu idaresinin, anılan Yasayla tapu kaydındaki şerhi terkine yetkili olduğu belirlenen "hak (şerh) lehtarı talebi" ya da "terkine ilişkin mahkeme kararı" haricinde, genişletici yorum suretiyle, kesinleşmiş boşanma kararının da terkin için yeterli olacağı yolunda düzenleme ve; uygulama yapması mümkün olmadığından, davacının söz konusu iddiasına itibar edilmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davanın 24.03.2008 tarih ve; 154-1295 sayılı işleme yönelik kısmının görev yönünden reddine; 11.06.2002 tarih ve 2002/7 sayılı Genelgenin 5. maddesinin son fıkrasında yer alan "bu konuda alınmış" ibaresine ilişkin kısmına yönelik olarak yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddine; yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesi ile hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir edilen 1.320,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine, bu kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyizen başvurulabileceğinin taraflara duyurulmasına 23.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




Anahtar Kelimeler: aile konutu şerhi, şerhin kaldırılması, mahkeme kararı

18 Haziran 2013 Salı

ÇOK SIK RAPOR ALMAK İŞTEN ATILMA SEBEBİ Mİ?

Yargıtay 9'uncu Hukuk Dairesi güncel tarihli bir kararında ''Davacının sık sık rapor alması işyerinde olumsuzluklara yol açmış ve iş ilişkisini işveren açısından çekilmez hale getirmiştir'' ifadesini kullanarak, çok sık rapor almanın işten atılma sebebi olduğuna değindi.

Bu karar işçi ve işveren ilişkileri bakımından oldukça önem arz etmektedir. Zira artık geçerli sebepleriniz olsa dahi, çok sık rapor alarak işe gitmeyen çalışanlar, işverenler tarafından işten çıkarılabilecek.



AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ-2013

29 Aralık 2012  CUMARTESİ
Resmî Gazete
Sayı : 28512
TEBLİĞ
Türkiye Barolar Birliği Başkanlığından:
AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ
GENEL HÜKÜMLER
Konu ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bütün hukuki yardımlarda avukat ile iş sahipleri arasında geçerli ücret sözleşmesi yapılmamış olan veya avukatlık ücretinin kanun gereği karşı tarafa yükletilmesi gereken durumlarda, Avukatlık Kanunu ve bu Tarife hükümleri uygulanır. Bu Tarifede belirlenen ücretlerin altında avukatlık ücreti kararlaştırılamaz. Aksine yapılan sözleşmelerin ücrete ilişkin hükümleri geçersiz olup, ücrete ilişkin olarak bu Tarife hükümleri uygulanır.
Avukatlık ücretinin kapsadığı işler
MADDE 2 – (1) Bu Tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır. Avukat tarafından takip edilen dava veya işle ilgili olarak düzenlenen dilekçe ve yapılan diğer işlemler ayrı ücreti gerektirmez. Hükümlerin tavzihine ilişkin istemlerin ret veya kabulü halinde de avukatlık ücretine hükmedilemez.
(2) Buna karşılık, icra takipleriyle, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyizen ve bölge idare ve bölge adliye mahkemelerinde itirazen görülen işlerin duruşmaları ayrı ücreti gerektirir.
Avukatlık ücretinin aidiyeti, sınırları ve ortak veya değişik sebeple davanın reddinde davalıların avukatlık ücreti
MADDE 3 – (1) Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, ekli Tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulur.
(2) Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.
Birden çok avukat ile temsil
MADDE 4 – (1) Aynı hukuki yardımın birden çok avukat tarafından yapılması durumunda, karşı tarafa bir avukatlık ücretinden fazlası yükletilemez.
Ücretin tümünü hak etme
MADDE 5 – (1) Hangi aşamada olursa olsun, dava ve icra takibini kabul eden avukat, Tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanır.
Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret
MADDE 6 – (1) Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur.
Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret
MADDE 7 – (1) Görevsizlik, yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine, davanın nakline veya davanın açılmamış sayılmasına; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce karar verilmesi durumunda, Tarifede yazılı ücretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonraki aşamada ise tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti ikinci kısmın ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez.
(2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.
(3) Kanunlar gereği gönderme, yeni mahkemeler kurulması, işbölümü itirazı nedeniyle verilen tüm gönderme kararları nedeniyle görevsizlik, gönderme veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmedilmez.
Karşılık davada, davaların birleştirilmesinde ve ayrılmasında ücret
MADDE 8 – (1) Bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunur.
Nafaka, kira tespiti ve tahliye davalarında ücret
MADDE 9 – (1) Tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli tutarı, kira tespiti ve nafaka davalarında tespit olunan kira bedeli farkının veya hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden Tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamı, vekalet ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan ücretten az olamaz.
(2) Nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemez.
Manevi tazminat davalarında ücret
MADDE 10 – (1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.
(3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.
(4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından vekalet ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.
İcra ve iflas müdürlükleri ile icra mahkemelerinde ücret
MADDE 11 – (1) İcra ve İflas Müdürlüklerindeki hukuki yardımlara ilişkin avukatlık ücreti, takip sonuçlanıncaya kadar yapılan bütün işlemlerin karşılığıdır. Konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Şu kadar ki takip miktarı 1.833,33 TL’ye kadar olan icra takiplerinde avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra dairelerindeki takipler için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret takip miktarını geçemez.
(2) Aciz belgesi alınması, takibi sonuçlandıran işlemlerden sayılır. Bu durumda avukata tam ücret ödenir.
(3) İcra mahkemelerinde duruşma yapılırsa Tarife gereğince ayrıca avukatlık ücreti hükmedilir. Şu kadar ki bu ücret, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün iki ve üç sıra numaralarında gösterilen iş ve davalarla ilgili hukuki yardımlara ilişkin olup, Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenecek avukatlık ücreti bu sıra numaralarında yazılı miktarları geçemez.
(4) Tahliyeye ilişkin icra takiplerinde bir yıllık kira bedeli tutarı, Nafakaya ilişkin icra takiplerinde nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden, icra mahkemelerinde açılan istihkak davalarında üçüncü kısım gereğince hesaplanacak ücretlere hükmolunur.
(5) Borçlu itiraz süresi içerisinde borcunu öderse tarifeye göre belirlenecek ücretin dörtte üçü takdir edilir. Maktu ücreti gerektiren işlerde de bu hüküm uygulanır.
Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret
MADDE 12 – (1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.666,66 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez.
Ceza davalarında ücret
MADDE 13 – (1) Kamu davasına katılma üzerine, mahkumiyete karar verilmiş ise vekili bulunan katılan lehine Tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde belirlenen avukatlık ücreti sanığa yükletilir.
(2) Ceza hükmü taşıyan özel yasa, tüzük ve kararnamelere göre yalnız para cezasına hükmolunan davalarda tarifeye göre belirlenecek avukatlık ücreti hükmolunan para cezası tutarını geçemez.
(3) CMK 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmın ikinci bölümünün onuncu sıra numarasındaki ücretten az olamaz.
(4) Çocuk mahkemelerinde görülen davalarda, asliye ceza; çocuk ağır ceza mahkemelerinde görülen davalarda da ağır ceza mahkemeleri için Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde öngörülen maktu ücretlere ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir.
Danıştay’da, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde görülen dava ve işlerde ücret
MADDE 14 – (1) Danıştay’da ilk derecede veya duruşmalı olarak temyiz yoluyla görülen dava ve işlerde, idari ve vergi dava daireleri genel kurulları ile dava dairelerinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde davaya cevap verme sürelerinin bitimine kadar anlaşmazlığın feragat ya da kabul nedenleriyle ortadan kalkması veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi durumunda Tarifede yazılı ücretin yarısına, diğer durumlarda tamamına hükmedilir.
(2) Şu kadar ki, dilekçelerin görevli mercie gönderilmesine veya dilekçenin reddine karar verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmolunmaz.
(3) Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülen dava ve işlerde de yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümler uygulanır.
Uzlaşma tutanağının hazırlanmasında ücret
MADDE 15 – (1) Avukatlık Kanununun 35/A maddesinde sözü edilen uzlaşma tutanağının hazırlanmasında, konusu itibarıyla görevli mahkemeler için, bu Tarifenin ilgili kısımlarında belirlenen ücretin 1/2 si uygulanır.
Tahkimde ücret
MADDE 16 – (1) Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda da bu Tarife hükümleri uygulanır.
İş takibinde ücret
MADDE 17 – (1) Bu Tarifeye göre iş takibi; yargı yetkisinin kullanılması ile ilgisi bulunmayan iş ve işlemlerin yapılabilmesi için, iş sahibi veya temsilci tarafından yerine getirilmesi kanunlara göre zorunlu olan iş ve işlemlerdir.
(2) Tarifede yazılı iş takibi ücreti bir veya birden çok resmi daire, kurum veya kuruluşça yapılan çeşitli işlemleri içine alsa bile, o işin sonuçlanmasına kadar yapılan bütün hukuki yardımların karşılığıdır.
Dava vekili ve dava takipçileri eliyle takip olunan işlerde ücret
MADDE 18 – (1) Dava vekilleri tarafından takip olunan dava ve işlerde de bu Tarife uygulanır.
(2) Dava takipçileri tarafından takip olunan dava ve işlerde bu Tarifede belirtilen ücretin 1/4 ü uygulanır.
Tarifede yazılı olmayan işlerde ücret
MADDE 19 – (1) Tarifede yazılı olmayan hukuki yardımlar için, işin niteliği göz önünde tutularak, Tarifedeki benzeri işlere göre ücret belirlenir.
Uygulanacak tarife
MADDE 20 – (1) Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.
Yürürlük
MADDE 21 – (1) Bu Tarife yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ
  

BİRİNCİ KISIM



BİRİNCİ BÖLÜM


Dava ve Takiplerin Dışındaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret

1.
Büroda sözlü danışma (ilk bir saate kadar)
190,00 TL

takip eden her saat için
100,00 TL
2.
Çağrı üzerine gidilen yerde sözlü danışma (ilk bir saate kadar)
365,00 TL

takip eden her saat için
190,00 TL
3.
Yazılı danışma için
365,00 TL
4.
Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, protesto düzenlenmesinde
245.00 TL
5.
Sözleşmeler ve benzeri belgelerin hazırlanması


a) Kira sözleşmesi ve benzeri
365,00 TL

b) Tüzük, yönetmelik, miras sözleşmesi, vasiyetname, vakıf senedi ve benzeri belgelerin hazırlanması
1.100,00 TL

c) Şirket ana sözleşmesi, şirketlerin devir ve birleşmesi vb. ticari işlerle ilgili sözleşmeler
1.100,00 TL

İKİNCİ BÖLÜM


İş Takibi Konusundaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret

1.
Bir durumun belgelendirilmesi, ödeme aşamasındaki paranın tahsili veya bir belgenin örneğinin çıkarılması gibi işlerin takibi için
275,00 TL
2.
Bir hakkın doğumu, tespiti, tescili, nakli, değiştirilmesi, sona erdirilmesi veya korunması gibi amaçlarla yapılan işler için
465,00 TL
3.
Tüzel kişi tacirlerin ana sözleşmelerinin onanması, bu tacirlerin çalışma konuları ile ilgili ruhsat ve imtiyazların alınması, devri ve Türk vatandaşlığına kabul edilme gibi işlerin takibi için
1.980,00 TL
4.
Vergi uzlaşma komisyonlarında takip edilen işler için
865,00 TL
5.
Uluslararası yargı yerlerinde takip edilen işlerde


a) Duruşmasız ise
3.960,00 TL

b) Duruşmalı ise
6.600,00 TL

c) Konusu para olan işlerde ise ücret Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM


Avukatlık Kanununun 35 inci Maddesi Gereğince Bulundurulması Zorunlu Sözleşmeli Avukatlara Aylık Ödenecek Ücret

1.
Yapı kooperatiflerinde
660,00 TL
2.
Anonim şirketlerde
1.100,00 TL

Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir.


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

1.
Kamu Kurum ve Kuruluşlarıyla Özel Kişi ve Tüzel Kişilerin Sözleşmeli Avukatlarına Ödeyecekleri Aylık Avukatlık Ücreti
1.100,00 TL

Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir.




İKİNCİ KISIM



BİRİNCİ BÖLÜM


Yargı Yerlerinde, İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olsa veya Para ile Değerlendirilebilse Bile Maktu Ücrete Bağlı Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret

1.
Görülmekte olan bir dava içinde olmamak koşulu ile ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir, delillerin tespiti, icranın geri bırakılması, ödeme ve tevdi yeri belirlenmesi işleri için:


a) Duruşmasız ise
245,00 TL

b) Duruşmalı ise
330,00 TL
2.
Ortaklığın giderilmesi için satış memurluğunda yapılacak işlerin takibi için
465,00 TL
3.
Ortaklığın giderilmesi ve taksim davaları için
990,00 TL
4.
Vergi Mahkemelerinde takip edilen dava ve işler için


a) Duruşmasız ise
660,00 TL

b) Duruşmalı ise
990,00 TL

İKİNCİ BÖLÜM


Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret

1.
İcra Dairelerinde yapılan takipler için 
220,00 TL
2.
İcra Mahkemelerinde takip edilen işler için  
245,00 TL
3.
İcra Mahkemelerinde takip edilen dava ve duruşmalı işler için 
440,00 TL
4.
İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için  
245,00 TL
5.
Ceza soruşturma evresinde takip edilen işler için 
400,00 TL
6.
Sulh Mahkemelerinde takip edilen davalar için 
660,00 TL
7.
Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için
1.320,00 TL
8.
Tüketici Mahkemelerinde takip edilen davalar için
660,00 TL
9.
Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinde takip edilen davalar için
1.980,00 TL
10.
Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için
2.640,00 TL
11.
Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için  
990,00 TL
12.
Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için  
2.640,00 TL
13.
Askeri Mahkemelerde takip edilen davalar için  
990,00 TL
14.
Disiplin Mahkemelerinde takip edilen davalar için,
770,00 TL
15.
İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için


a) Duruşmasız ise
660,00 TL

b) Duruşmalı ise
1.320,00 TL
16.
Bölge Adliye Mahkemelerinde takip edilen istinaf yolu ile görülen işlerin takipleri için 


a) Bir duruşması olan işler için
660,00 TL

b) Birden fazla duruşması ve keşif gibi avukatın da bulunması gereken sair işlemleri olan işler için
1.320,00 TL
17.
Yargıtay’da ilk derecede görülen davalar için
2.640,00 TL
18.
Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede görülen davalar için


a) Duruşmasız ise
1.320,00 TL

b) Duruşmalı ise
2.640,00 TL
19.
Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyiz yolu ile görülen işlerin duruşması için
990,00 TL
20.
Uyuşmazlık Mahkemesindeki davalar için
990,00 TL
21.
Anayasa Mahkemesinde görülen dava ve işler için


a) Yüce Divan sıfatı ile bakılan davalar
3.300,00 TL

b) Bireysel başvuru
2.640,00 TL

c) Diğer dava ve işler
2.640,00 TL

ÜÇÜNCÜ KISIM


Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret

1.
İlk 25.000,00 TL için
% 12
2.
Sonra gelen 35.000,00 TL için
% 11
3.
Sonra gelen 60.000,00 TL için
% 8
4.
Sonra gelen 200.000,00 TL için
% 6
5.
Sonra gelen 500.000,00 TL için
% 4
6.
Sonra gelen 680.000,00 TL için
% 3
7.
Sonra gelen 1.250.000,00 TL için
% 1,5
8.
2.750.000,00 TL’dan yukarısı için
% 0,1