29 Haziran 2013 Cumartesi

AİLE KONUTU ŞERHİNE İLİŞKİN DANIŞTAY KARARI

T.C. DANIŞTAY  ONUNCU DAİRE

2008/3450 
ESAS & 2013/323 KARAR

DAVACI    : ..........................


DAVALI    : TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ/ANKARA

DAVANIN ÖZETİ    : 
Davacının, maliki olduğu taşınmazın tapu kaydına eşinin istemi üzerine konulan aile konutu şerhinin terkin edilmesi istemli başvurusunun reddine ilişkin 24.03.2008 tarih ve 154-1295 sayılı işlem ile bu işlemin dayanağı olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığı'nın 11.06.2002 tarih ve 2002/7 sayılı, "4721 sayılı Türk Medeni Kanunu" konulu Genelgesinin "Aile Konutu Şerhi" başlıklı kısmının 5. maddesinin son fıkrasında yer alan "bu konuda alınmış" ibaresinin; hangi konuda alınan mahkeme kararının kastedildiğinin belirsiz ve; muğlâk olduğu, kesinleşmiş boşanma kararlarının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği iddialarıyla iptali istenilmektedir.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI SAVUNMASININ ÖZETİ    : Usul yönünden, husumetin sadece Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi; esas yönünden ise, haksız davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SAVUNMASININ ÖZETİ    : Usul yönünden, tapu kaydında değişikliğe yol açacak aile konutu şerhinin terkini isteminin reddine yönelik uygulama işleminin adli yargı yerinin görevinde bulunduğu; esas yönünden, 4721 sayılı Yasanın 1014. maddesi ile Tapu Sicili Tüzüğü’nün 78. maddesi uyarınca, aile konutu şerhinin terkini için, şerh lehtarı talebi veya; şerhin terkinine yönelik mahkeme kararı aranmasında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ    :
DÜŞÜNCESİ            : 
4721 sayılı Yasanın 1014. maddesinde, bir tescilin terkin edilmesi veya; değiştirilmesinin, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabileceği; 1027. maddesinde, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memurunun, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebileceği; Tapu Sicili Tüzüğü’nün 78. maddesinde de, tapu sicilinde terkinin, hak sahibinin veya yetkili makamın istemine ya da mahkeme kararına dayalı olarak yapılabileceği kurala bağlanmıştır. Dolayısıyla, bir taşınmazın tapu sicil kaydında mevcut herhangi bir şerhin terkini, "kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin talebine" ya da "mahkeme kararına" bağlı bulunduğundan; Genelgenin 5. maddesinde yer alan "bu konuda alınmış mahkeme kararı" ibaresinden, aile konutu şerhinin terkinine yönelik kararın anlaşılması gerektiği açıktır. Bu itibarla, dava konusu kural, mevzuata uygun olup, davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI    :
DÜŞÜNCESİ        :
 Dava, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün tarih ve 2002/7 sayılı Genelgesinin 5/d maddesinde yer alan, " bu konuda alınmış" ibaresi ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca tesis edilen 24.03.2008 tarih ve 1295 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Evliliğin Genel Hükümleri" başlıklı bölümünün, "Aile Konutu" başlıklı 194.maddesinde, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.

Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur." hükmüne yer verilmiştir.

Tapu Sicili Tüzüğü’nün 57.maddesinin (d) bendinde, aile konutu şerhinin konulabilmesi için, tapu müdürlüklerince, konutun aile konutu olduğunu kanıtlayan muhtarlıktan ve; varsa apartman yönetiminden alınmış belge ile vukuatlı nüfus kayıt örneği veya evlilik cüzdanının aranması gerektiği; 2002/7 sayılı Genelgenin 1.maddesinde, malik olmayan eşin talebi üzerine, evlilik birliğinin hukuken devam ettiğini kanıtlayan nüfus kayıt örneği ile bu konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini kanıtlayan muhtarlıktan alınmış belgenin ibrazı halinde, aile konutu şerhinin işlenmesi gerektiği, 5la maddesinde, şerh; malik olmayan eşin talebiyle işlenmiş ise yine malik olmayan eşin talebiyle terkin edileceği, 5/d maddesinde, taşınmaz malın üzerinde mevcut "aile konutudur." şerhinin terkininin, malik olan eşin talebiyle şerh verilmiş ise malik olmayan eşin de talep ya da muvafakatiyle terkin edileceği, ancak malik olmayan eşin ya da eşlerin birlikte malik olduğu hisseli taşınmaz mallarda şerh talebinde bulunan eşin ölümü ya da bu konuda alınmış mahkeme kararının ibrazı halinde diğer eşin tek taraflı talebiyle de terkin işleminin karşılanacağı kurallarına yer verilmiştir.

"Aile Konutu", Türk hukukuna, 4721 sayılı Yasayla giren bir kavram olup, aile yaşantısına özgülenen yeri anlatmak amacıyla kullanılmaktadır. Bu şerhin konulması suretiyle, malik olan eşin taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanımı, evlilik birliğinin hukuken devam etmesi kaydıyla malik olmayan eşin açık rızasının varlığına bağlanmakta, bu rızanın bulunmaması halinde, mahkeme kararı dışında, söz konusu taşınmaz üzerinde kısıtlayıcı veya yükümlendirici herhangi bir işlem yapılamamaktadır. Aile konutu şerhinin, mülkiyet hakkının kullanımını kısıtladığı hususunda duraksama bulunmamaktadır.

Aile Konutu şerhinin, Türk Medeni Kanunu'nun Aile Hukuku kitabına ilişkin bir kavram olduğu dikkate alındığında; bir taşınmazın aile konutu niteliğini taşıyıp taşımadığının, dolayısıyla tapu kaydına aile konutu şerhi konulup konulamayacağının tespiti adli yargı hâkiminin yetkisinde bulunmaktadır. Nitekim 194.maddenin 2.fıkrasında, aile konutu hakkında yapılacak işlemlerde diğer eşin rızasının alınamaması halinde, hâkimin müdahalesinin istenebileceği kurala bağlanarak, eşlerin tasarruf yetkisini sınırlayan aile konutu uygulamasında yetki, mahkemeye bırakılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; davacının ikamet ettiği taşınmaz üzerine eski eşinin talebi üzerine 25.12.2007 tarihinde "Aile Konutu" şerhi konulduğu, davacı tarafından tapu sicil müdürlüğüne, Ankara 5. Aile Mahkemesinin 26.12.2007 tarih, E:2007/1060,K:2007/1364 sayılı boşanma kararı ibraz edilerek söz konusu şerhin kaldırılmasının istenildiği, bu talebinin reddi üzerine, bu kez davacı tarafından aynı istemle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne başvurulduğu, dava konusu edilen 24.3.2008 günlü,1295 sayılı işlem ile; aile konutu şerhinin terkininin eski eşin muvafakat etmesi halinde mümkün olduğu, aksi halde mahkeme kararı alınması gerektiği gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır.

Her ne kadar davacı, kesinleşmiş boşanma davası kararlarının ibrazı halinde, ayrıca yargı yerinden yeni bir karar alınmaksızın taşınmaz üzerine konulan aile konutu şerhinin kaldırılması gerektiği iddiasıyla bakılmakta olan davayı açmış ise; de, Medeni Kanunun 194.maddesinin 2.fıkrasında, aile konutu hakkında yapılacak işlemlerde diğer eşin rızasının alınamaması halinde, hâkimin müdahalesinin istenebileceği kurala bağlanmıştır.

Bu durumda, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün 11.6.2002 tarih ve 2002/7 sayılı Genelgesinin 5/d maddesinde yer alan, "bu konuda alınmış" ibaresi ile dava konusu edilen 24.03.2008 günlü, 1295 sayılı işlemde mevzuata aykırılık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:

Dava; davacının, maliki olduğu taşınmazın tapu kaydına eşinin istemi üzerine konulan aile konutu şerhinin terkin edilmesi istemli başvurusunun reddine ilişkin 24.03.2008 tarih ve 154-1295 sayılı işlem ile; bu işlemin dayanağı olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığı'nın 11.06.2002 tarih ve 2002/7 sayılı, "4721 sayılı Türk Medeni Kanunu" konulu Genelgesinin "Aile Konutu Şerhi" başlıklı kısmının 5. maddesinin son fıkrasında yer alan "bu konuda alınmış" ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.

4721 sayılı Yasanın 1027. maddesinde, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memurunun, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebileceği; düzeltmenin, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde olabileceği; Tapu Sicili Tüzüğü’nün 78. maddesinde de, tapu sicilinde terkinin, hak sahibinin veya; yetkili makamın istemine ya da mahkeme kararına dayalı olarak yapılabileceği; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4. maddesinde ise, 4721 sayılı Yasanın Üçüncü Kısım hariç İkinci Kitabından (Aile Hukuku) doğan dava ve işlerin Aile Mahkemelerinin görevine girdiği kurala bağlanmıştır.

Buna göre, uyuşmazlığın, davacının maliki olduğu taşınmazın tapu kaydına eşinin istemi üzerine konulan aile konutu şerhinin terkin edilmesi istemli başvurusunun reddine ilişkin 24.03.2008 tarih ve; 154-1295 sayılı işlemin iptali istemine yönelik bölümünün görüm ve çözümü, söz konusu istemin tapu kaydında değişiklik doğurması ve aile hukukundan kaynaklanması nedeniyle adli yargı yerine ait bulunmaktadır.

Davanın, 11.06.2002 tarih ve 2002/7 sayılı Genelgenin 5. maddesinin son fıkrasında yer alan "bu konuda alınmış" ibaresine ilişkin kısmı bakımından;

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun İkinci Kitabının (Aile Hukuku) Birinci Kısmında (Evlilik Hukuku) yer alan "Evliliğin Genel Hükümleri" başlıklı bölümünün, "Aile Konutu" başlıklı 194. maddesinde, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.

Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur." hükmüne yer verilmiştir. Aile konutuna ilişkin diğer düzenlemeler, aynı Yasanın 240, 254, 255, 279 ve 652. maddelerinde yer almıştır.

Danıştay Birinci Dairesi tarafından incelenerek (12.10.2004 tarih ve E:2004/372, K:2004/263 sayılı karar) yürürlüğe konulan Tapu Sicili Tüzüğü'nün "Temlik Hakkını Yasaklayan Şerhler İçin Aranacak Belgeler" başlıklı 57. maddesinin (d) bendinde, aile konutu şerhi için, tapu müdürlüklerince, konutun aile konutu olduğunu kanıtlayan muhtarlıktan ve; varsa apartman yönetiminden alınmış belge ile vukuatlı nüfus kayıt örneği veya evlilik cüzdanının aranması gerektiği; dava konusu 2002/7 sayılı Genelgenin 1. maddesinde, malik olmayan eşin talebi üzerine, evlilik birliğinin hukuken devam ettiğini kanıtlayan nüfus kayıt örneği ile bu konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini kanıtlayan muhtarlıktan alınmış belgenin ibrazı halinde, aile konutu şerhinin işlenmesi gerektiği; 5. maddesinde ise, şerhin malik olmayan eşin talebiyle işlenmesi halinde, yine malik olmayan eşin talebiyle; malik olmayan eşin ölümü ya da "bu konuda alınmış" mahkeme kararının ibrazı halinde, diğer eşin tek taraflı talebiyle terkin edileceği kurallarına yer verilmiştir.

"Aile konutu", Türk hukukuna, 4721 sayılı Yasayla giren bir kavram olup; aile yaşantısına özgülenen yeri anlatmak amacıyla kullanılmaktadır. "Aile konutu şerhi" ise, eşlerden birinin mülkiyetinde olan taşınmazın aile yaşantısına özgülenmesi haline münhasır olarak, malik olmayan eşin, kendi bilgi ve rızası dışındaki hukuki muameleler sonucu mağdur olmasını önlemek amacıyla getirilen bir koruma tedbiri niteliğindedir. Eşlerin kiracı sıfatıyla ikamet ettikleri, ortak yaşantılarını sürdürdükleri evde "aile konutu" sıfatına sahip olabilirken, aile konutu şerhi yalnızca eşlerden birinin malik olduğu taşınmaz üzerine konulabilmektedir. Bu şerhin konulması suretiyle, malik olan eşin taşınmazı üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanımı, -evlilik birliğinin hukuken devam etmesi kaydıyla- malik olmayan eşin açık rızasının varlığına bağlanmakta; bu rızanın bulunmaması halinde, mahkeme kararı dışında, söz konusu taşınmaz üzerinde kısıtlayıcı veya yükümlendirici herhangi bir işlem yapılamamaktadır.

Uyuşmazlık, aile konutu şerhinin kim tarafından, nasıl terkin edilebileceğine; bu kapsamda, Genelgenin 5. maddesinde yer alan "bu konuda alınmış mahkeme karan" ibaresinden ne anlaşılması gerektiğine yönelik olup; bu hususun çözümü için ise, Türk Medeni Kanunu'nun tapu siciline dair genel esaslarının irdelenmesi gerekmektedir.

4721 sayılı Yasada tapu sicili işlemleri, konusuna göre tescil ve şerhler olarak iki ana başlıkta ele alınmış olup, anılan Yasanın 1009, 1010, 1011. maddelerinde tapu kütüğüne işlenecek şerhlere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. 1014. maddesinde, bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesinin, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabileceği; 1015. maddesinde, tescil, terkin ve değişiklik gibi tasarruf işlemlerinin yapılabilmesinin, istemde bulunanın, tasarruf yetkisini ve; hukukî sebebi belgelemiş olmasına bağlı olduğu; 1027. maddesinde, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memurunun, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebileceği; düzeltmenin, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde olabileceği; tapu memurunun, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca re'sen düzelteceği; Tapu Sicili Tüzüğü’nün 78. maddesinde de, tapu sicilinde terkinin, hak sahibinin veya yetkili makamın istemine ya da mahkeme kararına dayalı olarak yapılabileceği kurala bağlanmıştır.

Yukarıda aktarılan hükümlerin incelenmesinden anlaşılacağı gibi; bir taşınmazın tapu sicil kaydında mevcut herhangi bir şerhin terkini, "kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin talebine" ya da "mahkeme kararına" bağlı bulunmaktadır.

Bu itibarla, Genelgenin 5. maddesinde yer alan "bu konuda alınmış mahkeme karan" ibaresinden, aile konutu şerhinin terkinine yönelik kararın anlaşılması gerektiği açık olup; söz konusu kuralın, yukarıda aktarılan mevzuata uygun olduğu sonucuna varılmaktadır.

Davacı tarafından, Genelgede yer alan "bu konuda alınmış mahkeme kararı" ibaresine, kesinleşmiş boşanma kararlarının da dâhil olması gerektiği iddia edilmekte ise de; Medeni Yasa hükümlerini -genişletici yoruma tâbi tutmaksızın- uygulamakla görevli olan tapu idaresinin, anılan Yasayla tapu kaydındaki şerhi terkine yetkili olduğu belirlenen "hak (şerh) lehtarı talebi" ya da "terkine ilişkin mahkeme kararı" haricinde, genişletici yorum suretiyle, kesinleşmiş boşanma kararının da terkin için yeterli olacağı yolunda düzenleme ve; uygulama yapması mümkün olmadığından, davacının söz konusu iddiasına itibar edilmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davanın 24.03.2008 tarih ve; 154-1295 sayılı işleme yönelik kısmının görev yönünden reddine; 11.06.2002 tarih ve 2002/7 sayılı Genelgenin 5. maddesinin son fıkrasında yer alan "bu konuda alınmış" ibaresine ilişkin kısmına yönelik olarak yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddine; yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesi ile hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir edilen 1.320,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine, bu kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyizen başvurulabileceğinin taraflara duyurulmasına 23.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




Anahtar Kelimeler: aile konutu şerhi, şerhin kaldırılması, mahkeme kararı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder